Hemen her at yarışı sitesinde, at yarışının altın kuralları diye bir bölüm vardır.
Barnard Shaw un " Altın kural,altın kuralların var olmadığıdır." sözünden hareketle sizlere sadece tavsiyelerde bulunmakla yetineceğim.
1. Unutulmaması gereken en önemli faktörlerden biri at yarışlarının baş rol oyuncuları olan atların, birer canlı olduğudur. Biz insanların nasıl ki bir günü diğer bir günü ile aynı olmuyorsa, aynı şekilde bir atın da bir günü ile diğer günü aynı olmayabilir.
Çeşitli sağlık sorunları ortaya çıkabilir, ( gazı olur, ağrısı olur, ters yatmıştır, ayağını çarpmıştır, yem yemez v.b. ) fakat atların konuşabilme gibi bir özellikleri olmadığından bu dertlerini anlatabilmelerine imkan yoktur. Bakıcısı tarafından bu tip sorunları fark edilemeyen bir atın, o gün koşacağı yarışta başarılı olabilme şansını siz tahmin edin.
2. Hayvanların da insanlar gibi psikolojileri vardır ve aynı insanlar gibi yaşadıkları ortamdan veya etkileşimde bulundukları insanlardan hoşlanır veya hoşlanmazlar. Bulundukları ortamdan ve insanlardan memnun olan bir atın performansı olumlu yönde etkilenir. Eğer bir at bulunduğu ortamdan ve insanlardan hoşnut değil ise bu durum davranışlarına yansır ve performansı üzerinde olumsuz etki yaratır.
Yapılarına göre atlar üç ana tipe ayrılırlar : Uzun biçimliler, orta biçimliler ve kısa biçimliler.
Uzun biçimli tipteki ırklarda beden ince uzundur; bu tip atlar oynak ve sinirlidir.
Safkan arap ya da ingiliz atları ile yarış ya da binek atları bu ırktandır.
( Grolier International Americana Encyclopedia )
Bu ansiklopedik bilgiden sonra konuyu örnekleyelim.
Yarış öncesi padok da bazı atların müthiş şekilde terlediklerine veya huysuzluk yaptıklarına şahit olmuşsunuzdur.
Bulunduğu ortamdan hoşlanmayan at tepkisini bu şekilde göstermektedir.
Bu tip atların yetkililerinin atlarının bu özelliğini fark ederek, yarış öncesi atlarını padoğa çıkartmamaları gerekir.
Maalesef bazı at sahipleri ve antrenörleri atlarının yarış öncesi padokta kendini tüketmesine, sadece televizyonda birkaç saniye görünebilmek uğruna seyirci kalır.
Bu şahısları da oldukça duyarsız davranışlarından dolayı kınamak boynumun borcudur.
Konunun daha iyi anlaşılabilmesi açısından örneklerimizi çoğaltalım:
Bazı sahip, antrenör veya bakıcı değiştiren atların performanslarının iyileşmesi veya kötüleşmesi.
İstanbul'da başarısız görünen bir atın, Adana veya İzmir de çok başarılı yarışlar koşması, ya da İstanbul'da çok başarılı yarışlar sergileyen bir atın, Adana veya İzmir de aynı performansı gösterememesi.
( İstanbul kum pistinde başarılı olamayan Beyefendi isimli arap atının, Adana kum pistinde çok başarılı yarışlar koşması gibi.)
3. Her zaman aynı performansı gösteren at sayısı oldukça azdır. ( Buradaki performanstan kasıt istikrardır. ) Bu yüzden sık sık sürpriz dediğimiz sonuçlar ortaya çıkar.
4. Atların performanslarındaki istikrar, 1. veya 2. oluşlarında değil, aynı pist ve mesafedeki koşularda, yaklaşık aynı kilolar ile, yaklaşık aynı dereceleri gerçekleştirebiliyor olmalarıdır.
Bu tip atlara,istikrarlı atlar denir.
5. Üst üste 2, 3 yada 4 yarış kazanmış olan bir atın, bir sonraki yarışında aynı başarıyı tekrarlayabilme ihtimalinin ölçüsü, o yarışta koşacağı rakiplerinin aynı pist ve mesafedeki performansları olmalıdır. Rakiplerinin performansı o attan daha iyi ise, daha önce kazanmış olduğu koşular bir anlam ifade etmez.
6. Favori at, hangi esaslara ve kriterlere dayanılarak, kimler tarafından belirlenir? Bu konuda çok spekülasyon yapılabilir. Kimileri atın daha önceki koşularında almış olduğu 1. veya 2. lik lere bakarak, kimileri daha önceki koşularında yapmış olduğu derecelere bakarak, kimileri de her iki durumu göz önüne alıp bir sonuca varmaya çalışır. Hangi seçenek söz konusu olursa olsun, favori belirlenmesinde atın en iyi konumu dikkate alınır.
Favori kriteri kesin performans olmalıdır. Performansı oynak atların favori gösterilmesi, sürprize yeşil ışık yakmaktır. Bu tip favorilere, zoraki favori diyebiliriz. Bunlara çok dikkat etmek gerekir.
7. Bir yarışta koşan atların hepsi aynı mesafeyi koşmaz. Eğer atlara optik bir mesafe ölçer takılsa idi sanırım pek çok yarışın sonucu değişirdi.
Buradan şu sonuca varabiliriz,atlar kulvar dezavantajları, pisti dışarıdan koşmak zorunda kalmaları, viraja dıştan girmek zorunda kalmaları ve pist üzerinde içe ve dışa doğru hareket ettirilmeleri durumunda ( ki bu olaylar çok sık gerçekleşir ) belirlenen mesafeden daha fazla koşmak zorunda kalır.
Örneğin : 1400 mt. yerine, 1420 - 1430 mt. koşmak gibi, bazen daha da fazla.
8. Yarış içerisinde gerçekleşen olaylar yarışın sonucuna direk etki eder. Yarış koşulurken jokeylerin yer bulma, birbirlerine yol vermeme çabaları, atına iyi bir yer bulamayan jokeyin son düzlükte kapanıp kalması, atını sprinte geç kaldırması, kazandığını zannederek atını boşlaması, atın eğerinin kayması, jokeyini düşürmesi veya devrilmesi, yarış koşulurken tökezlemesi, sprint yaparken ayak değiştirmesi ve benzeri olaylar yarış sonuçları üzerine müthiş etki eder.
9. Yarışı her zaman at değil çoğu zaman jokey kaybeder. Yukarıda jokeyler için saydığımız nedenler çoğu zaman atın yarış kaybetmesine sebep olur. Bu duruma göz çıkaran bir örnek verelim :
Hem de bir gazi koşusunda favori Sakab'a binen E.Cankılıç ile Jery Lewis'e binen S.Akdı'nın son düzlükte atları yerine birbirlerini kamçılamaları sonucu Sakab kazanabileceği yarıştan 4. olarak ayrılmak zorunda kalmıştı.
Bu olay sonucunda her iki jokeye de yanılmıyorsam 3 er ay ceza verildi. Ben olsam jokeylik lisanslarını iptal ederdim.
10. Jokeylerin kaybetme psikolojileri, yarışın sonucunun değişmesine neden olabilir. Çoğu zaman kazandım dediği yarışı , yanında bir rakibini gördüğü zaman kaybetme korkusu, en tecrübeli jokeylerimizin bile rakibini, faul yaparak geçme çabaları içerisine girmelerine neden olmaktadır.
Bu durumda normal olarak kazanabileceği yarışı sırf bu korku yüzünden, rakibine faul yaparak kazansa dahi, protesto sonucu koşu neticesi değişebilmektedir. Bu duruma kim ne yapsın.
( Bu durumu favori olup rahat kazanabilecek durumda olan bir atın, kaybetmesi için kullanılabileceği olasılığını aklıma dahi getirmek istemiyorum. )
11. Sürprizlerin ortaya çıkmasında atların hiç mi kabahati yok diye düşünenler olabilir. Sizlere şunu söyleyebilirim ki; bu konuda en günahsız olanlar atlardır. Bu yüzden atlarda nasıl bir suç aranabilir ki? Atlar sadece kendilerinden isteneni güçleri yettiğince yerine getirmeye çalışır, bazen bu uğurda hayatlarını dahi kaybederler.
12. Sürpriz at yarışlarının cazibesidir.Her oyuncu sürpriz yapabilecek atların peşinden koşar. ( yani bulmaya çalışır ) Amaç belli daha fazla kazanmak. En büyük hata da burada yapılır.
Sürpriz olabilecek koşulara çok at yazılır. Peki sürpriz olabilecek koşular hangi koşulardır?
At yarışlarında sürprizin gerçekleşmeyeceği koşu yoktur. Geçmiş bu tip koşularla doludur.
13. At yarışlarında hırs yapmak en büyük zaaf dır. Hırs insanı çok kötü durumlara sürükleyebilir. Bu konuda çok acı olaylara şahit olduğumu rahatlıkla söyleyebilirim. En güzeli bütçenizi sarsmadan oyun oynamaktır.
14. Bunlar ne biçim tavsiye hiç bir yol gösterici tarafı yok diye düşünebilirsiniz. Zaten en büyük tavsiyede budur. Bu işin,yani altılı ganyanı bulmanın yukarıda saymış olduğum bir çok olasılığın sizin oynadığınız atlara ( olumlu anlamda ) dönmesi sonucu gerçekleşebileceğidir.
15. Son ve kesin tavsiye : Altılı ganyan veya at yarışlarının diğer bahislerini bulmak balık tutmaya benzer. Sizler yemlerinizi takarsınız ( doğru yemleri taktığınızı düşünerek ) ve oltanızı denize atarsınız.
Yukarıda saydıklarımızın tümünü göz önüne alacak olursak, gerisi ALLAH a kalmış.
Haydi RASTGELE
UNUTMAYIN : ALTIN KURAL, ALTIN KURALLARIN VAR OLMADIĞIDIR